Ana içeriğe atla

Rönesans'ın Beşiği Floransa

      Leonardo, Rafael, Michelangelo, Dante gibi birçok sanat ve fikir adamının ve tabîki Rönesans'ın şehri olan Floransa'ya Roma'dan hızlı trenle 1 buçuk saatte ulaştık. İtalya'nın avantajlı yanlarından biri de tren istasyonlarının şehir merkezlerine oldukça yakın yerlerde bulunmaları. Tren garının
karşısında Basilica di Santa Maria bulunuyor. Bizim vaktimiz olmadığı için uğrayamadık. Çünkü bavullarımızı otele bırakıp hemen Pisa'ya gidip geleceğimizden bu şehri gezmek için toplam 1 günümüz vardı sadece. O yüzden gezeceğimiz yerleri iyi seçmeli ve sınırlamalıydık. Konakladığımız Hotel Lombardi, tren istasyonuyla şehir merkezi arasında oldukça iyi bir mevkide buluyordu. Ayrıca otel görevlisiyle sıcak bir muhabbetimiz olmasından dolayı da yurt dışında kaldığımız oteller arasında bizi en memnun edendi diyebiliriz.


Santa Maria del Fiore Katedrali
Duomo Katedrali ve San Giovanni Vaftizhanesi 
       Pisa'dan döndükten sonra gezimize Basilica di San Lorenzo'yu görerek başladık, içine giremedik çünkü o sırada tadilattaydı. Bu bazilikada Medici ailesi fertlerinin mezarları bulunuyor.
Ardından ona çok yakın olan Santa Maria del Fiore, diğer adıyla Duomo Katedraline gittik.
Buraya giriş ücretsiz ama yan tarafındaki Giotto çan kulesine çıkmak 15€. Bu katedralin inşasında bir çok mimar görev almış. 1296'da yapımına başlanan katedralin ilk mimarı Arnolfo Di Cambio imiş. 1333-1337'de Giotto mimarlığı devralıp çan kulesinin inşaatına başlamış. 1357 yılından sonra mimarlar Francesco Talenti ve Giovanni di Lapo Ghini olmuşlar. 1412'de katedralin yapılan kısımları Santa Maria del Fiore'ye ithaf edilmiş ve bitmemiş şekliyle açılmış. 1420-1436 döneminde mimar Brunelleschi büyük kubbesini bitirmek için çalışmış. Brunelleschi'nin kubbeyi tamamlaması üzerine 25 Mart 1436 tarihinde Papa tarafından katedral kutsanmış ve yaklaşık 140 yıl sonra resmen ibadete açılmış. Dış mimarisi açısından gördüğüm en özgün katedral diyebilirim. Hemen karşısında Battistero di San Giovanni, yani Aziz Giovanni Vaftizhanesi yer alıyor. 1059 ve 1128 yılları arasında inşa edilen ve şehrin en eski yapıları arasında yer alan vaftizhanede ünlü şair Dante de vaftiz edilenler arasında.

Duomo Katedrali'nin kubbesi  

Republica Meydanı

       Buradan ayrılıp biraz ilerledikten sonra Floransa'nın merkez noktası sayılan Republica Meydanına ulaştık. Burada bir atlı karınca yer alıyor, çocuklu aileler için güzel bir mekân. Bir de deri ürünleri satan bir pazar var. İşte burası da bayanlar için oldukça güzel bir mekan :) Deri montlar, çantalar, cüzdanlar, eldivenler vb. bilumum ürünü burada bulabiliyorsunuz. Biz tabi alışverişe çok dalmadan Floransa'yı ikiye ayıran Arno Nehrine doğru ilerliyoruz. O sırada karşımıza Piazza della Signoria çıkıyor. Burada
Deri ürünler ve kıyafet pazarı
Vecchio Sarayı
Signoria Meydanı
Palazzo Vecchio bulunuyor. Sarayın bir kısmı müze ancak hava kararmadan Michelangelo Tepesine ulaşmak istediğimiz için müze kısmına girmedik. Ayrıca sanatseverler için önemli bir yere sahip. Yine bu meydanda, sarayın yanında bulunan Floransa'da en çok ziyaret edilen mekanlardan Ufizzi Galerisi yer alıyor. Medici ailesinin sanat koleksiyonu sergilenen müze saat 10:30'da kapılarını açıyor.
   
       Signoria Meydanı'nda, asılları Floransa Akademisi'nde bulunan Rönesans eserlerinin kopyaları bulunuyor. Michelangelo'nun Davut heykeli de bunlardan biri. Buradan ilerleyip  nehre ulaşıyoruz. Uzaktan Hitlerin yıkmaya kıyamadığı üzerinde dükkanların bulunduğu Vecchio köprüsünü izleyip  fotoğraf çekiliyoruz. Daha sonra Vasari koridorundan geçip Vecchio Köprüsüne ulaşıyoruz. Vasari koridorunun soyluların halkın arasına karışmadan Pitti sarayına ulaşabilmeleri için yapıldığına dair rivayetler var, aynı şekilde Vecchio Köprüsü'nün de. Vecchio Köprüsü önceden deri pazarıymış fakat deri kokusundan rahatsız olan I. Ferdinand dericileri kovdurup kuyumcuları getirtmiş. Köprünün üzerinde kuyumcu, aynı zamanda heykeltıraş olan Benvenuto Cellini'nin de büstü bulunuyor.

Heykellerin kopyaları

Ufizzi Galerisi'nin giriş bölümü
         Vasari Koridoru
     
Vecchio Köprüsü
     
Davut heykeli (kopya)
       Bir sonraki hedefimiz Michelangelo Tepesi... Buraya otobüs veya taksiyle çıkılabilir ama biz yürümeyi tercih ediyoruz. Biraz yoruluyoruz ancak şehrin daha fazla noktasını görüp yaşayarak çıkmak bize mutluluk veriyor. Buradaki manzara tek kelimeyle muhteşem... İkindi vakti çıktığımızdan güneş şehrin ve nehrin üzerine kızıllığını yaymış. Bir yanda Duomo Katedrali bir yanda köprüler harika görünüyor. Burada bir tane daha kopya Davut heykeli var. Manzarayı uzun bir süre seyredip içimiz mutlulukla dolduktan sonra Signoria Meydanına dönüyoruz. Türkiye'deki meşhur İtalyan şef Danilo Zanna'dan aldığımız tavsiyeler üzerine buradaki Rivoire isimli cafeye oturuyoruz. Burada tiramisu yemenizi tavsiye ediyoruz. Onun dışında limonlu pastası da oldukça güzeldi ama alkol hassasiyeti olanlar yedikleri tatlının alkolsüz olmasını belirtmesi gerekiyor. Tatlılarımızı yerken buradaki sanatçılarla ninja kaplumbağalar arasındaki bağlantıyı hatırlayıp gülüyoruz :)

Michelangelo Tepesi'nden Floransa       

Dante'nin evi
Dante'nin büstü
      Roma'ya dönmeden önce bir kez daha şehri turlayıp nehrin karşısındaki Pitti Sarayı ve Boboli Bahçelerini görmeye niyetleniyoruz fakat 10:30'da açıldığını öğreniyoruz ve 11:00'de trenimiz olduğu için giremiyoruz. Olsun birkaç fazla sokak görüp şehri daha fazla tanımış olduk diye kendimizi teselli ediyoruz. Biraz daha şehrin tadını çıkarıp hediyelik eşya ve makarna alıyoruz. Yürürken haritada bulamadığımız Dante'nin evine rastlıyoruz. Daha sonra otelimize dönüp bu güzel şehre veda etmek için hazırlanıyoruz.

Floransa'da akşam    
      Floransa'da gezilebilecek diğer yerler:
       -Academia Müzesi
       -Bellosguardo Tepesi
       -Santa Croce Bazilikası
       -Santa Maria Novella Bazilikası

       Bir başka seyahat noktasında görüşmek üzere,
       Hoşçakalın...

                                               

seyahatkurtlari.blogspot.com




        

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Toulouse gezi notları

         Hem arkadaşlarımı ziyaret etmek hem de gezmek amacıyla gittiğim Fransa'da tam 3 hafta kalmıştım. Açıkçası tamamen arkadaşlarıma bağımlı olduğum için plansız bir şekilde gezdim bu ülkeyi. O yüzden sistemli bir gezi yazısından ziyade bir gözlem yazısı yazıyorum bu sefer.          İlk olarak ülkenin güneyindeki arkadaşımın yaşadığı yer olan Toulouse'a uçtum ve  Garonne Nehri burada yaklaşık 9 günümü geçirdim. Havaalanı şehir merkezine arabayla 20 dk uzaklıkta. Toulouse Fransa'nın 4. kalabalık şehri olmasına rağmen oldukça sakin ve sessiz bir yer gibi geldi bana, orada yaşayan arkadaşım tatil mevsimine denk geldiğimi normalde o kadar da sakin olmadığını söylüyor. İkliminde bir Akdeniz havası hakim, bu da Toulouse'da yaşayan insanların, kuzey illerde yaşayanlara göre daha sıcak ve ılıman olmasını sağlıyor. Çok ülke gezmiş yabancı bir arkadaşımın söylediği bir söz vardı: " Sıcak yer, sıcak insan". Kaldığımız yer genel olarak yabancıların ikamet et

Beyaz Şehir Cezayir

Uçaktan Cezayir      Üç asır Osmanlı toprağı olarak kalmış, Afrika’nın en geniş yüzölçümüne sahip ülkesi Cezayir’e gitmek insanın zihninde birçok soru oluşturuyor. Acaba nasıl bir ülke, insanlar nasıl, Osmanlı’dan kalan ne, halk Türkiye’ye nasıl bakıyor? vb.             İstanbul’dan THY ile yaklaşık 3 buçuk saatlik bir uçuşun ardından Cezayir’e ulaşıyoruz.            Hava alanındaki işleyişteki yavaşlık dikkatimizi çeken ilk şey.            İşlemlerimizin ardından aracımıza binerek otele doğru yola çıkıyoruz. Hem hava limanında hem de takside konuşmaya çalıştığımızda İngilizce’nin burada pek de bir işe yaramadığını fark etmemiz uzun sürmüyor. Eğer burada iletişim konusunda sıkıntı çekmek istemiyorsanız Arapça veya Fransızca konuşabilmeniz gerekiyor.

İki güzel Alsas şehri: Colmar ve Mulhouse gezisi

  Sain Etienne Kilisesi reunion meydanı           Alsas- Loren bölgesinin 2. Büyük şehri olan Mulhouse’dayız.   Buraya Paris’ten yola çıkıp Besançon ve Dijon şehirlerini gördükten sonra uğruyorum ve yaklaşık 1 haftamı bu şehirde geçiriyorum. Bu şehre Türkiye’den direkt gelmek isteyenler İsviçre’nin Basel şehrine uçan uçaklara binmeli, Basel’den Mulhouse’arım saatlik bir tren yolculuğuyla ulaşabilirler. Hem büyük hem gelişmiş hem güzel ve bi açıdan sakin bir şehirdi. İlk gün yerleşip dinlendikten sonra gezimize Saint Etienne Protestan kilisesi nden başlıyoruz. Zaten bu kilise büyük bir meydanın ortasında bulunuyor( Reunion ). Karşısında rengarenk Mulhouse evleri ve kafeler, solunda City Hall meydanın ortasında atlı karınca bulunuyor. Kilisenin içerisinde farklı dinleri tanıtan resimler görüyoruz. Alsas-Loren tarih derslerinden hatırlayacağımız üzere Fransa ve Almanya arasında sürekli el değiştirmiş bir bölge, en son Fransa’nın elinde kalmış, bu yüzden biraz Fransız biraz Alman özellik