Ana içeriğe atla

Venedik Gezi Notları: Karnaval zamanı Venedik'te olmak

Bu sene Corona virüsü sebebiyle Venedik Karnavalının son 2 gününün iptal edilmesi bizi eski günlere götürdü ve henüz Venedik yazısını yazmadığımızı fark ettik. İtalya'ya THY'nin kampanyasından faydalanmak için bilet almıştık. Aslında Venedik niyetimiz yoktu seyahati Roma ve Floransa şeklinde planlamıştık; ancak gelmişken günü birlik gidelim demiştik.
Grand Canal
Kanalları, köprüleri, gondolları maskeleri ve bizim gibi karnavala denk gelirseniz rengarenk kostümlü insanlarıyla masallardan fırlamış gibi duran Venedik, dünyanın en çok turist ağırlayan şehirlerinden. Biz de bu kervana katıldık ve Venedik'i görülecek yerler listesinden çıkarıp görülen yerler listesine ekledik. Ancak 7 saatlik kısıtlı bir süreye sahiptik. "Bu kadar süre yeter mi bu şehre" sorusuna cevabımız "kesinlikle hayır". Yine de Floransa'ya kadar gelmişken Venedik'e uğramadan dönmeyelim dedik.
     Sabahın erken saatlerinde bindiğimiz trenle önce Bologna'ya uğradık, iki saatlik mini Bologna turunun ardından yine trenle Venedik'e ulaştık. Trenden inip biraz şehri dolaştıktan sonra biryerde öğle yemeği yedik. Bu şehir diğer İtalya şehirlerine göre daha pahalı geldi bize. Öğle yemeğinde Risotto yedik. Lapa pilav bizim mutfağımızda pek rağbet görmediği için (malum pilav ölçüsü 2'ye 3) bu birimize (Hümeyra) pek hoş gelmezken farklı lezzetlere açık diğerimiz (Muhammet) tarafından beğenildi.
      Öğle yemeğinden sonra Ponte degli Scalzi köprüsü (bizimkiler yalınayak köprüsü diyormuş) yanındaki gondol kiralama yerlerinden birine gittik. 30 dakikasına 80 Euro ödedik 4 kişi olduğumuz için kişi başı 20 Euroya denk geldi. En fazla 6 kişi binebiliyordu.  Gondolcumuz Marco'nun idaresinde Venedik'in kanal sokaklarında turumuzu yaptık. Ve öğrendik ki öyle her canı isteyen gondol kullanamıyormuş, belli başlı şartları varmış. Gondol turu için farklı noktalarda alternatifler var, ancak ücret değişmiyor.
       Gondol turunun ardından rotamızı San Marco meydanına çevirdik. Ancak harita kabiliyetimize olan boş güvenimizle beraber, pintilik yapıp internet paketi almadığımızdan e sokaklar da birbirine çok benzediğinden meydanı bir türlü bulmadık ve yolu epeeey uzattık.  Bi ara yerli görünen yaşlı bir amcaya soralım dedik. Ancak küçük bir sorunumuz vardı, o da amcanın İngilizce bilmemesi. Yine de yol tarifi verdi bize, Türk usulü bağıra bağıra İtalyanca anlatarak :) Biz de teşekkür ederek yolumuza devam ettik. Neyse ki sonradan İngilizce bilen bir kadına rastladık da onun tarifiyle işimiz kolaylaştı.

       Grand Canal'ın üstünden geçerken akşam üstüydü ve köprüden harika manzaralar görme şansına sahip olduk. San Marco meydanına yaklaştıkça kostümlü ve maskeli insan sayısında artış oldu.Yol üstünde kostüm ve maskelerin satıldığı bir pazara da rastladık.
        Meydana vardığımızda çok renkli ve keyifli bir ortamla karşılaştık.Geleneksel kostümlerin yanında farklı ve ilginç kostümlü kişiler de vardı. Geleneksel kostümleri genellikle daha yaşlılar tercih ediyor gibi geldi bize. Kostümlü insanlarla bol bol fotoğraf çekildik. Trenimizin kalkış saati yaklaştığı için, dönüş vakti gelmişti. Meydandan ayrılmadan şehir bandosunun kulakların pasını silen müziğini dinledik bir süre, ve Grand Canal üzerindeki en yakın duraktan kişi başı 7,5 Euro ödeyerek Vapurettoya bindik ve tren garına ulaştık. Meşhur Rialto köprüsünü de her ne kadar restorasyonda da olsa görmüş olduk. Yeri gelmişken vapurettolar bizdeki Üsküdar-Beşiktaş vapurlarından biraz daha küçük ulaşım araçları. Büyük Kanal üzerinde sefer yapıyorlar. Zamandan tasarruf ve görsellik adına güzel fırsatlar yakalama imkanı veriyor insana.
          Tüm seyahatlerimizi en ince ayrıntısına kadar planlayan biz Venedik için bunu yapmadık, serbest hareket ettik, sokaklarında kaybolmak istedik. Zamanı bol olan biri için  güzel bir seçenek gibi dursa da, bizim için pişmanlık sebebi oldu. Mesela Türk hanını, dükler sarayını ahlar köprüsünü ve tabi tadilatta olduğu için Rialto köprüsünü, Burano ve Murano adalarını görmemiş olmak içimizde ukde olarak kaldı.
           Gördüklerimiz ve görmediklerimizle Venedik'i geride bırakırken inşallah yeniden geliriz diyerek Floransa'ya doğru hareket eden trenimizden kanallar şehrine veda  ettik. Tüm eksik kalan noktalara rağmen karnaval zamanı burada olmak gerçekten keyifliydi.
Bir başka seyahat noktasında görüşmek üzere, hoşçakalın.
İnstagram:seyahatkurtlari









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Toulouse gezi notları

         Hem arkadaşlarımı ziyaret etmek hem de gezmek amacıyla gittiğim Fransa'da tam 3 hafta kalmıştım. Açıkçası tamamen arkadaşlarıma bağımlı olduğum için plansız bir şekilde gezdim bu ülkeyi. O yüzden sistemli bir gezi yazısından ziyade bir gözlem yazısı yazıyorum bu sefer.          İlk olarak ülkenin güneyindeki arkadaşımın yaşadığı yer olan Toulouse'a uçtum ve  Garonne Nehri burada yaklaşık 9 günümü geçirdim. Havaalanı şehir merkezine arabayla 20 dk uzaklıkta. Toulouse Fransa'nın 4. kalabalık şehri olmasına rağmen oldukça sakin ve sessiz bir yer gibi geldi bana, orada yaşayan arkadaşım tatil mevsimine denk geldiğimi normalde o kadar da sakin olmadığını söylüyor. İkliminde bir Akdeniz havası hakim, bu da Toulouse'da yaşayan insanların, kuzey illerde yaşayanlara göre daha sıcak ve ılıman olmasını sağlıyor. Çok ülke gezmiş yabancı bir arkadaşımın söylediği bir söz vardı: " Sıcak yer, sıcak insan". Kaldığımız yer genel olarak yabancıların ikamet et

Beyaz Şehir Cezayir

Uçaktan Cezayir      Üç asır Osmanlı toprağı olarak kalmış, Afrika’nın en geniş yüzölçümüne sahip ülkesi Cezayir’e gitmek insanın zihninde birçok soru oluşturuyor. Acaba nasıl bir ülke, insanlar nasıl, Osmanlı’dan kalan ne, halk Türkiye’ye nasıl bakıyor? vb.             İstanbul’dan THY ile yaklaşık 3 buçuk saatlik bir uçuşun ardından Cezayir’e ulaşıyoruz.            Hava alanındaki işleyişteki yavaşlık dikkatimizi çeken ilk şey.            İşlemlerimizin ardından aracımıza binerek otele doğru yola çıkıyoruz. Hem hava limanında hem de takside konuşmaya çalıştığımızda İngilizce’nin burada pek de bir işe yaramadığını fark etmemiz uzun sürmüyor. Eğer burada iletişim konusunda sıkıntı çekmek istemiyorsanız Arapça veya Fransızca konuşabilmeniz gerekiyor.

İki güzel Alsas şehri: Colmar ve Mulhouse gezisi

  Sain Etienne Kilisesi reunion meydanı           Alsas- Loren bölgesinin 2. Büyük şehri olan Mulhouse’dayız.   Buraya Paris’ten yola çıkıp Besançon ve Dijon şehirlerini gördükten sonra uğruyorum ve yaklaşık 1 haftamı bu şehirde geçiriyorum. Bu şehre Türkiye’den direkt gelmek isteyenler İsviçre’nin Basel şehrine uçan uçaklara binmeli, Basel’den Mulhouse’arım saatlik bir tren yolculuğuyla ulaşabilirler. Hem büyük hem gelişmiş hem güzel ve bi açıdan sakin bir şehirdi. İlk gün yerleşip dinlendikten sonra gezimize Saint Etienne Protestan kilisesi nden başlıyoruz. Zaten bu kilise büyük bir meydanın ortasında bulunuyor( Reunion ). Karşısında rengarenk Mulhouse evleri ve kafeler, solunda City Hall meydanın ortasında atlı karınca bulunuyor. Kilisenin içerisinde farklı dinleri tanıtan resimler görüyoruz. Alsas-Loren tarih derslerinden hatırlayacağımız üzere Fransa ve Almanya arasında sürekli el değiştirmiş bir bölge, en son Fransa’nın elinde kalmış, bu yüzden biraz Fransız biraz Alman özellik