İstanbul'dan 21:00'da kalkan otobüsümüz ile Selanik ve Kavala'yı kapsayan günübirlik turumuz için yola çıktık. Kapıkule'deki pasaport işlemlerimizin ardından Yunan tarafına ulaşıyoruz. Buradaki daha uzun sürek pasaport işlemlerimizin ardından komşu ülkeye girdik ve yolumuza devam ettik. Sabah saat 6 civarı Selanik'e ulaşmıştık. Bir taksiye binip şehir merkezine gittik. Toplam 6,5 euro tutmuştu ancak yanımızda bozukluk olmadığı için 5 Euroyu kabul etmişti, komşunun cömertliği kalbimizi fethetti. Taksiden indiğimizde kahvaltı yapacak bir yer aradık ancak hiçbir yer açık değildi. 1 saat kadar dolaştık o sırada Beyaz Kule'yi, Büyük İskender heykelini, sahildeki şemsiyeleri gördük ve Aristoteles meydanına gittik, 8'e doğru açık bir cafe bulduk. 2 kahve yanında ikramlıklar 2 kruvasandan oluşan kahvaltımız 4 Euro tutmuştu. Kahvenin ardından su ikram edilmesi (türü ne olursa olsun) burada da gelenekmiş. Bir sonraki durağımız Rotunda camii, burası ilk başta kiliseymiş daha sonra cami olmuş ve Selanik Yunan tarafına geçince tekrar kiliseye çevrilmiş, biz gittiğimizde bir takım kazılar yapılıyordu. Bu cami-kilisenin karşısında bir Zafer Takı da bulunuyor. Buranın ardından Atatürk'ün doğduğu eve geçtik, bu ziyaretimizden sonra karşıdaki dükkanları gezip hediyelik aldık ve bir dükkanda oturup çay içtik. Bu molanın ardından Yedikule denilen Selanik kalesine çıktık (Yunanca tuhaf bir ismi vardı) Kaleden tüm Selanik ayaklarımızın altındaydı. Biz resim çekilirken adının Eleni olduğunu öğrendiğimiz bir teyze yanımıza geldi ve "Yavrum siz Türkiye'den mi geldiniz?"dedi. Sonra bize hayat hikayesini anlattı 5 yaşındayken Yunanistan'a göçmüşler 5 kez Türkiye'ye gelmiş Türkçeyi unutmamış, genç olsam Türkiye'ye yerleşirdim diyor. Buraya göçen Rumların hikayesi bizce gerçekten çok acı bu konu hakkında bonus bir film önerimiz olsun: "Bir Tutam Baharat"
Kimisi Selanik'i İzmir'e benzetiyor. Doğrusu bu durumda İzmir'e mi hakaret edildi Selanik'e mi bilemedik :D Bize göre Selanik daha güzel daha temiz ama daha küçük.
Öğlene kadar süren Selanik turumuzun ardından otobüsle Kavala'ya geçtik. Kanuninin yaptırdığı su kulesini görüp Kavala kulesine doğru yola çıktık. Kule kapalıydı ancak eski Osmanlı tarzı evleri görmek hoşumuza gitti. Bu sırada Halil Paşa medresesine gittik ancak kapalıydı. Daha sonra bize göre hain Yunanlılara göre kahraman olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın evini ve heykelini gördük. Daha sonra Kostandinos'tan kurabiye alıp muhabbet ettik. Hayatımda bu kadar güzel kurabiye yemedim zannediyorum, keşke daha fazla alsaydık :(
Kavala Osmanlı'dan beri balıkçılığıyla meşhur bir şehir, biz de bu balıkçılardan nasibimizi almak istedik ve odun ateşinde pişmiş balık yedik. Gerçekten efsoydu. Daha sonra sahildeki dükkanları gezdik şehrin çoğu Anadolu Rum'u olduğu için Türkçe anlaşmak çok kolaydı. Bir ara yanımıza gül satan 2 Türk çocuk geldi onlarla da muhabbet ettik. Otobüsü beklerken bir kafeye oturup Yunan kahvesi istedik Türk kahvesinden farkı ne dedik hiçbir farkı yokmuş :D bu arada Türkçe her kelimenin sonuna -i -is ekleyerek Yunancalaştırdıklarını zaten biliyorsunuzdur (Örn: Maruli, Caciki). Eklemeden geçmeyelim buranın Frappesi meşhur denemek isterseniz aklınızda bulunsun.
Yorumlar
Yorum Gönder