Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Montpellier ve Perpignan gezi yazısı

Fransa’dan ve dahi yurtdışından son yazımızla karşınızdayız. İki Güneybatı Fransa şehri: Montpellier ve Perpignan. Mulhouse’dan trene biniyorum tren Lyon’da aktarma yapacak, Lyon’a indiğimde biraz vaktim var diye garın dışına çıkmış sandviç almıştım, sonra otomattan içecek alayım derken makine çalışmıyor yanıma Fransız bir kız geliyor Fransızca birşeyler söylüyor tabiki anlamıyorum, 2 haftayı aşkın süredir bu ülkedeyim “Fransızca bilmiyorum İngilizce söyler misiniz?” ricama red cevabı almaktan bıkmışım, makineyi söylüyordur deyip kafamı sallayıp trene gidiyorum, kompartıman da garın öteki ucunda. Neyse gittim bi baktım bilet yok, sağa bakarım sola bakarım bilet yok. Görevliler İngilizce bilmiyor veya konuşmak işerine gelmiyor, sonra biri insaflı çıkıp İngilizce konuşuyor bileti bul gel almayız bulamazsan 70 euro para verip yeni bilet alacaksın diyor, insaf dediğim de o yani. Kocaman garın öteki ucuna koşuyorum (umarım gar derken Haydarpaşa gibi minik bir şey hayal etmiyorsunuzdur devas
En son yayınlar

İki güzel Alsas şehri: Colmar ve Mulhouse gezisi

  Sain Etienne Kilisesi reunion meydanı           Alsas- Loren bölgesinin 2. Büyük şehri olan Mulhouse’dayız.   Buraya Paris’ten yola çıkıp Besançon ve Dijon şehirlerini gördükten sonra uğruyorum ve yaklaşık 1 haftamı bu şehirde geçiriyorum. Bu şehre Türkiye’den direkt gelmek isteyenler İsviçre’nin Basel şehrine uçan uçaklara binmeli, Basel’den Mulhouse’arım saatlik bir tren yolculuğuyla ulaşabilirler. Hem büyük hem gelişmiş hem güzel ve bi açıdan sakin bir şehirdi. İlk gün yerleşip dinlendikten sonra gezimize Saint Etienne Protestan kilisesi nden başlıyoruz. Zaten bu kilise büyük bir meydanın ortasında bulunuyor( Reunion ). Karşısında rengarenk Mulhouse evleri ve kafeler, solunda City Hall meydanın ortasında atlı karınca bulunuyor. Kilisenin içerisinde farklı dinleri tanıtan resimler görüyoruz. Alsas-Loren tarih derslerinden hatırlayacağımız üzere Fransa ve Almanya arasında sürekli el değiştirmiş bir bölge, en son Fransa’nın elinde kalmış, bu yüzden biraz Fransız biraz Alman özellik

Günübirlik Selanik-Kavala Gezisi

      İstanbul'dan 21:00'da kalkan otobüsümüz ile Selanik ve Kavala'yı kapsayan günübirlik turumuz için yola çıktık. Kapıkule'deki pasaport işlemlerimizin ardından Yunan tarafına ulaşıyoruz. Buradaki daha uzun sürek pasaport işlemlerimizin ardından komşu ülkeye girdik ve yolumuza devam ettik. Sabah saat 6 civarı Selanik'e ulaşmıştık. Bir taksiye binip şehir merkezine gittik. Toplam 6,5 euro tutmuştu ancak yanımızda bozukluk olmadığı için 5 Euroyu kabul etmişti, komşunun cömertliği kalbimizi fethetti. Taksiden  indiğimizde kahvaltı yapacak bir yer aradık ancak hiçbir yer açık değildi. 1 saat kadar dolaştık o sırada Beyaz Kule'yi, Büyük İskender heykelini, sahildeki şemsiyeleri gördük ve Aristoteles meydanına gittik, 8'e doğru açık bir cafe bulduk. 2 kahve yanında ikramlıklar 2 kruvasandan oluşan kahvaltımız 4 Euro tutmuştu. Kahvenin ardından su ikram edilmesi (türü ne olursa olsun) burada da gelenekmiş. Bir sonraki durağımız Rotunda camii, burası ilk başta ki

Venedik Gezi Notları: Karnaval zamanı Venedik'te olmak

Bu sene Corona virüsü sebebiyle Venedik Karnavalının son 2 gününün iptal edilmesi bizi eski günlere götürdü ve henüz Venedik yazısını yazmadığımızı fark ettik. İtalya'ya THY'nin kampanyasından faydalanmak için bilet almıştık. Aslında Venedik niyetimiz yoktu seyahati Roma ve Floransa şeklinde planlamıştık; ancak gelmişken günü birlik gidelim demiştik. Grand Canal Kanalları, köprüleri, gondolları maskeleri ve bizim gibi karnavala denk gelirseniz rengarenk kostümlü insanlarıyla masallardan fırlamış gibi duran Venedik, dünyanın en çok turist ağırlayan şehirlerinden. Biz de bu kervana katıldık ve Venedik'i görülecek yerler listesinden çıkarıp görülen yerler listesine ekledik. Ancak 7 saatlik kısıtlı bir süreye sahiptik. "Bu kadar süre yeter mi bu şehre" sorusuna cevabımız "kesinlikle hayır". Yine de Floransa'ya kadar gelmişken Venedik'e uğramadan dönmeyelim dedik.      Sabahın erken saatlerinde bindiğimiz trenle önce Bologna'ya uğradık, iki

Geçmiş Zamandan Kopup Gelen Bir Strasbourg Yazısı

Strasbourg'a 21 günlük Fransa seyahatimde uğramıştım. Gezdiğim Fransa şehirleri içerisinde bana en yaşanabilir olanı gelmişti. O zaman kendi kendime eğer Fransa'ya yerleşecek olursam bu şehirde yaşamak isterim demiştim. Notre Dame de Strasbourg  Peki gezmeye nası ve nereden başladık... Öncelikle 1 günlük Strasbourg bileti aldım o zamanlar 4 Euro olan bu bilet 24 saat içinde otobüs metro vs. her türlü ulaşımı kapsıyordu. Hatta daha sonra bahsedeceğim Almanya'ya geçtiğimiz otobüste de bu bileti kullanmıştık. Gezmeye renkli sokakların ardından ulaştığımız  Strasbourg Notre Dame Katedrali' nden başladık. O kadar devasa bir yapıydı ki bütün olarak fotoğrafa sığdıramadık. Bu yapı 1874 yılına kadar dünyanın en yüksek kilisesiymiş, ancak şuan 6. sırada yer alıyor. Katolik mezhebine ait bu katedral gotik bir mimariyle yapılmış. Strasbourg Alsas bölgesinin başkenti. Fransa topraklarına daha sonradan katıldığı için dini açıdan farklı bir statüye sahip.Bu bölgede laiklik işl

Paris gezi notları

Tbt gününde oldukça geç kalınmış bir gezi yazısı yayınlıyorum. Bir arkadaşımla 6 yıl önce Toulouse'dan bindiğimiz trenle 6 saatte varmıştık Paris'e... Yolda giderken yolda gördüğümüz, nehirler, yemyeşil alanlar gözümüzü ve ruhumuzu doyurmaya yetti. Akşama doğru vardığımız tren garından direk şehrin haritasını ve metro ağını gösteren haritayı aldık. Kalacağımız yere eşyalarımızı bırakarak direk Eyfel kulesine gittik. Nedendir bilinmez Eyfel kulesini görür görmez istemsiz bir sevinç çığlığı çıkıveriyor, bunu bizden sonra gelenlerde de gördük. Notre Dame  Ertesi gün gezimize  Notre Dame Katedrali nden başladık. Upuzuun bir kuyruk vardı, sabrettik ve içine girdik. Şansımıza arkamızda bekleyen bir Türk gruptu ve rehberleri varı biz de o rehbere kulak vererek katedral hakkındaki bilgileri aldık. Katedral oldukça heybetli duruyor, dış cephesinde heykeller oldukça ayrıntılı, dantel gibi işlenmiş desek yeridir. Tabi malum bu sene bir kısmı yandı şimdi ne durumdadır merak ediyorum.

Başka Bir St Petersburg

Yazının başlığında ifade ettiğim gibi bu St Petersburg kanallarıyla ünlü bildiğiniz meşhur Rus şehri değil. Yazımıza konu olan St Petersburg ABD'nin Florida eyaletinde yer alan yaklaşık 250 bin nüfuslu bir kent. Bu kısa ön bilgilendirmeden sonra gelelim detaylara... İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan kalkan uçağımız 10 saat kadar süren bir uçuşun ardından New-York JFK Havaalanı'na ulaşıyor ve pasaport işlemlerimizin ardından aktarma uçuşuyla 2 saatlik bir yolculuğun ardından Florida'daki Tampa Havalimanı'na varıyoruz. Ardından da St Petersburg kentine karayoluyla ulaşıyoruz. Kristof Kolomb'un heykeli The Sunshine City olarak adlandırılan ve kısa adı St Pete olan şehir 1888 yılında kurulmuş. Yılın büyük bölümünde görülen güneşli ve güzel havası, upuzun plajları ve sahil şeridi, geniş cadde ve sokakları, yeşil alanları ve sıcakkanlı insanlarıyla çok güzel bir yer burası.  Ertesi gün kahvaltımızın ardından nostaljik otobüsle ih