Ana içeriğe atla

Toulouse gezi notları

         Hem arkadaşlarımı ziyaret etmek hem de gezmek amacıyla gittiğim Fransa'da tam 3 hafta kalmıştım. Açıkçası tamamen arkadaşlarıma bağımlı olduğum için plansız bir şekilde gezdim bu ülkeyi. O yüzden sistemli bir gezi yazısından ziyade bir gözlem yazısı yazıyorum bu sefer.

         İlk olarak ülkenin güneyindeki arkadaşımın yaşadığı yer olan Toulouse'a uçtum ve 
Garonne Nehri
burada yaklaşık 9 günümü geçirdim. Havaalanı şehir merkezine arabayla 20 dk uzaklıkta. Toulouse Fransa'nın 4. kalabalık şehri olmasına rağmen oldukça sakin ve sessiz bir yer gibi geldi bana, orada yaşayan arkadaşım tatil mevsimine denk geldiğimi normalde o kadar da sakin olmadığını söylüyor. İkliminde bir Akdeniz havası hakim, bu da Toulouse'da yaşayan insanların, kuzey illerde yaşayanlara göre daha sıcak ve ılıman olmasını sağlıyor. Çok ülke gezmiş yabancı bir arkadaşımın söylediği bir söz vardı: " Sıcak yer, sıcak insan". Kaldığımız yer genel olarak yabancıların ikamet ettiği bölgede olduğu için kendimizi hiç turist gibi hissetmedik. Hatta bazen " Acaba Fransa'da mıyım, yoksa Arap ülkelerinden birinde mi yahut Çin'de mi?" diye şüpheye düşebilirsiniz. Çünkü otobüslerin yarısından çoğu yabancılarla dolu. Özellikle aşalem (okunuşuyla, yazılışı hakkında bir fikrim yok) denilen yerlerde yabancılar yaşıyor ve buralar şehrin diğer bölgelerinden soyutlanmış olarak sanki Cezayir'deymiş hissi veriyor insana.
Çünkü bir yanda Mağrip müzikleri çalıyor bir yanda geleneksel kıyafetleriyle insanlar etrafta dolaşıyor. Hatta bir Arap gencinin serin havada çölde giyilen entariyi (hani şu beyaz ve uzun olan) üzerine mont geçirmiş bir şekilde dışarıda dolaştığını gördüm ve şok oldum. Bunun yanı sıra insanlar birbirine karşı nazik, güler yüzlü ve anlayışlılar. Metrodan inince çıkışa doğru hücum eden insanların bulunduğu İstanbul'da yaşayan biri olarak, onların yürüyen merdivenlerde sola dizilmesi ve kimsenin sağ taraftan koşturarak çıkmaması beni çok şaşırttı. Metro ağı kılcal damarlar gibi, şehrin her yerine ulaşımı mümkün kılıyor. Ayrıca bizim oradayken kullandığımız metro, Kabataş'tan Taksim'e çıkan füniküler gibi bir sisteme sahipti. Metroyu kullanan bir makinist yok, rayların olduğu bölge cam kapılarla kapalı, metro gelince açılıyor. Tabi mesafenin Kabataş-Taksim'den daha uzun olduğunu düşününce hayret verici oluyor.
     
        Şehir merkezi olan Capitol'de binalar kiremit renginde ve farklı şekilde ev yapmak yasak. Bundan dolayı pembe şehir denilse de Tolouse'un simgesi leylak rengi. Dükkanlarda leylak kolonyası veya bu renkte aksesuarlar bulabilirsiniz. Toulouse ayrıca Airbus firmasının uçak parçalarının üretildiği yer. İş gücünün yüksek olması hasebiyle de Fransa ekonomisine büyük katkı sağlıyor.
     
        Ülkedeki nehirler seyahat amaçlı kullanılmaya elverişli. Bu sayede kuzeyden yola çıkan bir tekne ülkenin güneyine ulaşabiliyor. Demiryolları ülkenin hemen hemen her yerinde bulunduğundan ulaşımda önceliği trenler alıyor. Trenler genel itibariyle hızlı, konforlu ve dakik. Trene bindiğinizde yan tarafta yol boyunca buğday tarlaları ve üzüm bağları uzanıyor. Tarlaların içinden yer yer başını uzatan küçük köylere hatta tek bir aileye ait çiftliklere, bazen yemyeşil ağaçlıklara, üstünden geçtiğiniz duru nehirlere rastlayabilirsiniz. Ama tren fiyatları biraz tuzlu. Eğer benim gibi çok uzun kalacaksanız derhal bir seyahat kartı çıkarmanızı öneririm, böylece indirimli bir şekilde yolculuk yapabilirsiniz.

       Toulouse'da Gezilecek Yerler Hakkında Kısa Bilgiler

       La Capitole de Toulouse: Şehir merkezindeki meydanda bulunan belediye binası... Bugün opera olarak da kullanılıyor. Meydanda burçlara ait simgeler bulunuyor. Karşısında kafeler var. Aynı zamanda burası şehirdeki alışverişin kalbi... Bu meydana bağlı caddelerde alışveriş veriş yapabileceğiniz bir sürü mağaza bulunuyor.

       St. Sernin Bazilikası: Toulouse'un ilk psikoposu anısına yaptırılmış. Oldukça ayrıntılı ve muhteşem bir yapıya sahip. Yukarıdan bakıldığında haç şeklinde imar edildiği görünüyor. Bir zamanlar hac merkezi olarak görülüyormuş. Biz gittiğimizde kilisenin konser provasına denk gelmiştik. İlk defa kilise ezgilerini canlı canlı dinlemiştim bu sayede. 

        Reynerie Mahallesi: Bizim kaldığımız yere oldukça yakın olan bu mahallede küçük bir gölet ve  Mirail isimli bir park bulunuyordu. Burası şehrin içinde insanlara  nefes alabilecekleri yemyeşil bir alan sunuyor.

        Jardin Japonais de Toulouse: Burada Japonya'ya özgü çeşit çeşit ağaçlar ile birlikte geleneksel bir Japon evi bulunuyor. Özellikle ilk baharda açan kiraz çiçekleriyle enfes bir görünüm arz ediyor.

         Bunların dışında benim detaylı bilgi veremeyeceğim ama önerebileceğim yerler:  Pont Neuf de Toulouse, St Etienne veya diğer adıyla Toulouse Katedrali, Canale de Brienne

         Bana sorarsanız, Toulouse'u Garonne Nehri'nin kenarında yürüyerek, şehrin eski binalarının bulunduğu sokaklarda kaybolarak gezmek en iyisi. Ayrıca şehir düz olduğu için bisikletle gezmek de şahane olurdu.

         Son olarak alışveriş sevenler için bir tavsiye: Fransa'da yılda iki kez soldes denilen büyük indirimler oluyor. Bu dönemde bir çok ürünü uygun fiyata bulabiliyorsunuz.
          
         Bir başka seyahat yazısında görüşmek üzere...

Capitole de Toulouse
Garonne Nehri kenarındaki hastahane
      
Japon Bahçesi'nde geleneksel Japon evi
Reynerie 
Canal du midi
St Sernin Bazilikası
       
                                                   




                           
                                   seyahatkurtlari.blogspot.com











Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyaz Şehir Cezayir

Uçaktan Cezayir      Üç asır Osmanlı toprağı olarak kalmış, Afrika’nın en geniş yüzölçümüne sahip ülkesi Cezayir’e gitmek insanın zihninde birçok soru oluşturuyor. Acaba nasıl bir ülke, insanlar nasıl, Osmanlı’dan kalan ne, halk Türkiye’ye nasıl bakıyor? vb.             İstanbul’dan THY ile yaklaşık 3 buçuk saatlik bir uçuşun ardından Cezayir’e ulaşıyoruz.            Hava alanındaki işleyişteki yavaşlık dikkatimizi çeken ilk şey.            İşlemlerimizin ardından aracımıza binerek otele doğru yola çıkıyoruz. Hem hava limanında hem de takside konuşmaya çalıştığımızda İngilizce’nin burada pek de bir işe yaramadığını fark etmemiz uzun sürmüyor. Eğer burada iletişim konusunda sıkıntı çekmek istemiyorsanız Arapça veya Fransızca konuşabilmeniz gerekiyor.

İki güzel Alsas şehri: Colmar ve Mulhouse gezisi

  Sain Etienne Kilisesi reunion meydanı           Alsas- Loren bölgesinin 2. Büyük şehri olan Mulhouse’dayız.   Buraya Paris’ten yola çıkıp Besançon ve Dijon şehirlerini gördükten sonra uğruyorum ve yaklaşık 1 haftamı bu şehirde geçiriyorum. Bu şehre Türkiye’den direkt gelmek isteyenler İsviçre’nin Basel şehrine uçan uçaklara binmeli, Basel’den Mulhouse’arım saatlik bir tren yolculuğuyla ulaşabilirler. Hem büyük hem gelişmiş hem güzel ve bi açıdan sakin bir şehirdi. İlk gün yerleşip dinlendikten sonra gezimize Saint Etienne Protestan kilisesi nden başlıyoruz. Zaten bu kilise büyük bir meydanın ortasında bulunuyor( Reunion ). Karşısında rengarenk Mulhouse evleri ve kafeler, solunda City Hall meydanın ortasında atlı karınca bulunuyor. Kilisenin içerisinde farklı dinleri tanıtan resimler görüyoruz. Alsas-Loren tarih derslerinden hatırlayacağımız üzere Fransa ve Almanya arasında sürekli el değiştirmiş bir bölge, en son Fransa’nın elinde kalmış, bu yüzden biraz Fransız biraz Alman özellik