Strasbourg'a 21 günlük Fransa seyahatimde uğramıştım. Gezdiğim Fransa şehirleri içerisinde bana en yaşanabilir olanı gelmişti. O zaman kendi kendime eğer Fransa'ya yerleşecek olursam bu şehirde yaşamak isterim demiştim.
|
Notre Dame de Strasbourg |
Peki gezmeye nası ve nereden başladık... Öncelikle 1 günlük Strasbourg bileti aldım o zamanlar 4 Euro olan bu bilet 24 saat içinde otobüs metro vs. her türlü ulaşımı kapsıyordu. Hatta daha sonra bahsedeceğim Almanya'ya geçtiğimiz otobüste de bu bileti kullanmıştık. Gezmeye renkli sokakların ardından ulaştığımız
Strasbourg Notre Dame Katedrali'nden başladık. O kadar devasa bir yapıydı ki bütün olarak fotoğrafa sığdıramadık. Bu yapı 1874 yılına kadar dünyanın en yüksek kilisesiymiş, ancak şuan 6. sırada yer alıyor. Katolik mezhebine ait bu katedral gotik bir mimariyle yapılmış.
Strasbourg Alsas bölgesinin başkenti. Fransa topraklarına daha sonradan katıldığı için dini açıdan farklı bir statüye sahip.Bu bölgede laiklik işlemiyor. İşlemiyor da ne oluyor onu bilmiyorum. Sanırım devlet diğer bölgelerdeki kiliselere yardım etmezken bu bölgeye yardım ediyor olabilir. Ben de tez konumu bu bölge üzerine yapmaya niyetlenmiştim. Ancak öğretmenliğe başladığım için sık sık seyahat edemeyecektim. ve o tez de öyle kalacaktı...
Notre Dame Katedralinin etrafında çok şık çok şirin dükkanlar el işi ve hediyelik eşyalar satılıyor. Bu dükkanlardan hediyelik alabilir, olmazsa göz atıp gözlerinize bayram ettirebilirsiniz.
Katedralden sonra ikinci durağımız,
Le Petite France bölgesi. Burada Ren nehrinin yanında tarihi dokusu bozulmadan ayakta kalmış, renkli balkonlarından çiçekler sarkan evler bulunuyor. Bu evlerde hala insanlar yaşıyor,bir bakıyorsunuz camlardan kurutmalık çamaşırlar sarkıyor. Bir kısmı ise turizme kazandırılmış, kafe restaruant olarak kullanılıyor. Nehir kenarındaki sarkan çiçekler bisikletler gözümüze güzel bir manzara sunuyor.
Ren nehri boyunca bu evlerin arasından geçebileceğiniz nehir turuna katılabilirsiniz.Biz katılmadık daha geniş bir vakit olsa veya züğürt öğrenciler olmasak katılabilirdik belki :)
Strasbourg tarihte bir Almanlara bir Fransızlara geçip durmuş o yüzden biraz Alman biraz Fransız. Belki bu sebeple Avrupa parlamentosunu ve Avrupa konseyini bu şehre yapmışlar. Biz Avrupa parlamentosu binasına biraz bir giriş yaptık. Pazar olduğu için mi aldılar yoksa isteyen her zaman öyle elini kolunu sallaya sallaya girebiliyor mu bilmiyorum açıkçası. Ama tamamen içine değil de ortada bir alan vardı oraya kadar girdik. Parlamento binasının etrafı basına ait karavanlarla dolu. Bir de pankartlar Avrupa birliğini eleştiren duvar yazıları vs. Türkiye hepimizin malumu olduğu üzere Avrupa Birliğine üye değil ama Avrupa Konseyine üye; bu sebeple Avrupa Konseyi binasının önünde bizim bayrağımız da dalgalanıyor.
Şehir de bir de Sinagog var yanından geçerken resmini çektik. Ama kapalı olduğu için giremedik.Daha sonra otobüse atayarak 20 dklık bir yolculukla nehrin karşı kıyısındaki Alman topraklarındaki Kehl şehrine gittik. Türklerin yaptığı camide namaz kılıp ucuz bir alışveriş dükkanı bulduk. Fransızlar Almanya daha ucuz olduğu için alışverişe buraya geliyorlarmış. Ben de 30 Euroya tekerlekli bir bavul aldım yıllar oldu hala kullanıyorum.
Minik gezim böyle geçti, renkli evlerin arasında, Ren nehrinin kıyısında dolaştım, akşamında bir Türk ailesinin hobi bahçesine misafir oldum. Yaşanılacak hem de gezilecek güzel şirin bir şehir Strasbourg...
İnstagram: seyahatkurtlari
|
Sinagog |
|
Avrupa Parlamentosu binası |
|
Parlamento binasının iç avlusu |
|
Avludan gökyüzü böyle görünüyordu |
|
Kehl'deki Türk camisi |
Yorumlar
Yorum Gönder